Hâce Ahmed Yesevî – Vah Ne Yazık Şiiri
Vah ne yazık, nasıl eyleyim Garîblikte,
Garîblikte gurbet içinde kaldım ben işte.
Horasan ve Şam ile Irak’a niyet eyleyip,
Garîbliğin çok değerini bildim ben işte.
Neler gelse, görmek gerek O Huda’dan;
Yûsuf’unu ayırdılar o Ken’ân’dan;
Doğduğum yer o kutlu Türkistân’dan,
Bağırıma taşı vurup geldim ben işte.
Gurbet değdi Mustafâ gibi erenlere,
Otuz üç bin Sahâbe ve arkadaşlara,
Ebû Bekir, Ömer, Osmân, Murtaza’ya
Gurbet değdi onlara hem, söyleyeyim ben işte.
Gurbet değse, pişkin eyler çok hamları,
Bilge eyler, hem seçkin eyler çok sıradanları,
Giyer çul elbise, bulsa yer yemekleri,
Onun için Türkistan’a geldim ben işte.
Garîblikte yüz yıl dursa, misâfirdir,
Tahtı, bahtı, bağları zindândır,
Garîblikte kul oldu o Mahmûd Sultân;
Ey arkadaşlar, gurbet içinde yandım ben işte.
Garîblikte Arslan Baba’m arayıp buldu;
Gördüğü sırları perde ile sarıp örttü;
“Allah’a hamd olsun, gördüm,” dedi, izimi öptü;
Bu sırları görüp hayrân kaldım ben işte.
Arzuluyum akrabalık ve dostluğa,
Ulu babamın türbesi o Ak Türbe’ye,
Babamın rûhu saldı beni bu gurbete;
Hiç bilmem, nasıl kusur eyledim ben işte.
Kul Hoca Ahmed, söylediği Hakk’ın yâdı,
İşitmeyen dostlarına kalsın öğüdü,
Gurbete düşüp öz şehrine döndü yine,
Türkistan’da mezar olup kaldım ben işte.
Hâce Ahmed Yesevî (k.s)
Hâce Ahmed Yesevî – Vah Ne Yazık Şiiri
Tasavvuf Şiirleri, Şiir
Hâce Ahmed Yesevî Şiirleri
Divân-ı Hikmet
Yorum Yaz
Bir yorum yazmak için giriş yapmalısınız.