Reşat Nuri Güntekin Sözleri ve Alıntıları
İnsan birini sevmek felaketine uğradı mı esir gibi bir şey oluyor. (Çalıkuşu)
Fazla ümitsiz insanlar ağır hastalara benzerler. (Yaprak Dökümü)
Doğru değil. Ümit verdikten sonra gitmek doğru değil… (Çalıkuşu)
Hakikat daima acıdır. (Yeşil Gece)
— Ben dün akşam mühim bir karar verdim.
— Neye?
— Yaşamaya.
— Bu ne demek?
— Gayet sade, kendimi öldürmemeye. (Çalıkuşu)
İlk zamanlarda çok sevdiğim yalnızlık bana gittikçe ağır gelmeye başladı. (Acımak)
O vakit, sadece gözlerim ağlamıştı. Bu gece gönlüm ağlıyor. (Çalıkuşu)
Yüreğimizin acısı bizi bazen haksız ve bedbin yapıyor. (Yeşil Gece)
Sevecek bir hakiki insan bulanlara şaşmak lazım… Çünkü onun bir hayalini bile bulmak o kadar güç, o kadar güç ki… (Çalıkuşu)
Daha o gün anlamıştım Feride, ben ömrümce seninle sınanacaktım. Çünkü insan daima en sevdiğiyle sınanır. (Çalıkuşu)
Düğün diye, bir şeye ne lüzum vardı? Noterde ev kontratı imzalamaya gider gibi, bir arabaya binerek nikâh dairesine gitmeli, iki şahit karşısında bu işi sessiz, sedasız bitirivermeli idi. (Eski Hastalık)
Ne arsız gönlüm var benim? Etrafımdaki insanları ne kadar çabuk seviyorum. (Çalıkuşu)
Yüreği hasretten göz göz olmuştur. (Çalıkuşu)
İnsan olsun da hiçbir zaafı olmasın? (Acımak)
İnsan ruhu ne anlaşılmaz bir muamma? (Çalıkuşu)
Bence gönül güzelliği, yüz güzelliğinden daha iyi bir şey. (Çalıkuşu)
Ben sanıyorum ki, biz, biraz okusaydık bu hale gelmezdik. (Ateş Gecesi)
Yara sıcakken acımaz. (Çalıkuşu)
Aynı duayı birbirinden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)
Evet, dünyada tam saadet olmuyor. (Acımak)
Ortada şikayet edilecek bir şey yok. Her gün yeni yerler, insanlar tanıyorsun. Tanıdığım insanlar hiç öyle zevk verici insanlar değil. (Çalıkuşu)
Yüz güzelliği kadar dünyada lüzumsuz hatta muzır bir şey olmadığı asıl güzelliği ruhta, gönülde aramak lazım geldiğini söylüyorum. (Çalıkuşu)
İnsanı en yakın akrabaları kalpsizce vurduktan sonra yabancılar vurmuş ne çıkar. (Çalıkuşu)
Küçüklüğünde sevilmeyen, okşanmayan, nazını çekecek kimse bulunmayan bir çocukta ince ve güzel hislerin doğmasına nasıl imkân tasavvur edilir? (Bir Kadın Düşmanı)
İçimde sönük bir ümit yok değildi. Çok güzel bulduğumuz için, hiçbir zaman elimize geçmeyecek sandığımız şeylere karşı duyulan o ümitsiz ümit. (Çalıkuşu)
Kadınların inkar edilemeyecek bir özelliği vardır… Zeki ile aptal tefrik etmek onlarda âdeta bir sevki tabi gibidir. (Yeşil Gece)
Öyle sanıyorum ki gece, bu kocaman dünyanın bütün evlerini birer birer dolaşarak ne kadar keder, ümitsizlik varsa hepsini toplamış, getirip benim göğsüme doldurmuşlar. (Çalıkuşu)
O zaman aşkın alâmeti utanmaktı. (Ateş Gecesi)
Okurken başka bir dünyaya girer, bütün dertlerimi unuturdum. (Acımak)
“Nasıl, sevmek güzel şey, değil mi? Elbette güzel…” (Çalıkuşu)
Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra;
— “Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin var.” (Eski Hastalık)
Sıkılıyorum boğulacak gibi, ölecek gibi sıkılıyorum. (Çalıkuşu)
Mayası bozuk insana terbiye kâr eder mi? (Kızılcık Dalları)
Ben seni sevmesini, senden ayrıldıktan sonra öğrendim. (Çalıkuşu)
Selim Şevket, birkaç aydan beri bazı yeni şeyler düşünüyordu. Sanat sanat içindi; bu, muhakkak! Fakat ne çare ki, pratik hayatta bu, kunduracının sırf kendi ayağına göre kunduralar yapmasına benzer bir şeydi. (Değirmen)
Bu aşkı başkasında zor bulur. (Çalıkuşu)
Şöyle böyle derler ama, erkeklerin içinde de ne insaniyetliler var. (Çalıkuşu)
Nereye baksam yalan ve riyadan, zulüm ve ahlaksızlıktan başka bir şey görmüyordum. (Sönmüş Yıldızlar)
Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor. (Çalıkuşu)
Hakikat her şeyden üstündür. (Değirmen)
Başka çocuklar gibi karanlık ve yalnızlıktan korkmazdım. (Çalıkuşu)
Ancak halkımız, Allah selamet versin, daha gaflet içindeydi. Bir gün elbette ‘İrfan Nurunun’ yolunu da öğrenecekti. (Miskinler Tekkesi)
Senin yaşadığın, nefes aldığın dünyadan uzaklara kaçmak istiyorum. (Çalıkuşu)
Kamran, ben sadece senden değil, senin olduğun yerlerden de nefret ediyorum. (Çalıkuşu)
Öyle insanlar var ki, zaruri olarak pek üstünkörü bir tahsil görecekler. Sonra yaradılışları, zihni kabiliyetleri itibariyle her zaman çocuk kalacaklar, daima göreneğin ve etrafın tesirine tâbi olacaklar. (Yeşil Gece)
Seninle artık iki düşman bile değiliz, birbirini hiç, ama hiç görmeyecek iki yabancıyız. (Çalıkuşu)
Bu dünya fanidir, kimseye kalmaz! (Çalıkuşu)
Osmanlı devletini uçuruma doğru götüren sebeplerden biri Anadolu’ya yapılmakta olan haksızlıktı. Asırlardan beri bütün kuvvet İstanbul’a verilmişti. (Anadolu Notları 1-2)
Ben, muallimliği, açlıktan ölmemek için kabul etmiştim. Hesabım doğru çıkmadı. Bu meslek bir gün açlıktan öldürebilir. Fakat ne ziyanı var? Değil mi ki, benim gönlümün şefkate olan açlığını doyuracak, kendi hayatını başkalarının saadetine vakfetmek tesellisini bana verebilecek. (Çalıkuşu)
Fikirleri kimseye benzemediği için deli derlerdi. Fakat çok anlayışlı, çok ince görüşlü bir adamdı. (Akşam Güneşi)
Okumak, bir kitaptan alınan elemanlarla kendine bir manevî dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. (Anadolu Notları 1-2)
Elbirliğiyle beni bu hale getirdiniz. Şimdi de hayret ediyorsunuz! (Değirmen)
Edebiyatçılar ümidi daima ışık şeklinde tasvir ederler; fakat o, pekala insana bir karaltı şeklinde de gülümseyebilir. (Anadolu Notları 1-2)
Memleketin ancak okuyup yazmakla kurtulacağına inananlardanım. Bu, benim mektep sıralarından beri en sarsılmaz bir kanaatimdir. (Acımak)
Ben birçok hastalıklarımı, kahkaha ile tedavi ettim. İnsan gülmeye başladı mı kalp, ciğer işlemeye; vücut canlanmaya başlar, hatta mide, böbrekler bile düzelir… (Dudaktan Kalbe)
Benim de tabii üzülüyor gibi görünmem lazımdı. Fakat hakikatte hiç de müteessir değildim. (Akşam Güneşi)
Zavallı saf çocuğum… İnsanın vücudu hastalanmakla, saçları ağarmakla ahlâkı değişir mi sanıyorsun? (Akşam Güneşi)
Uyku halinde zekâ, çehrenin ifadeleri üzerinde kontrolünü kaybeder, insan bu zamanlarda çirkin, ahmak ve aciz görünürdü. (Eski Hastalık)
İnsanın meşgul olmadığı şeye aklı ermemesi ayıp değil… (Salgın – Madalyonun Ters Tarafı)
Ayın on beşi karanlıksa, on beşi aydınlıktır. (Çalıkuşu)
Biz birbirimiz için ölmüş sayılırız. (Yaprak Dökümü)
Belki bir gün kalbimi yormayan birine denk gelirim diye yaşıyorum… (Çalıkuşu)
Kabahat hakikaten benimdir. Kendi salâhiyetim dahilindeki işleri kendi kısır aklıma göre halletmeyip daha akıllı bildiklerime danıştığım için. (Değirmen)
Arkamda öyle tükenmiş bir dünya, müflis bir insanlık bırakıyorum. (Anadolu Notları 1-2)
Erkeklerin büyük kısmı çok fena, çok zalim, bu muhakkak. Kadınların hepsi iyi, hepsi mazlum, bu da muhakkak. Fakat erkeklerin, sade kalbiyle ve dimağıyla yaşayan pek az kısmı var ki, onlardaki gönül temizliğini her kadında bulmak mümkün değil. (Çalıkuşu)
Karanlık gecelerin sabahları daima parlak ve güzel olmuştur ve o sabah çok yakındır. (Hadiye’ye Mektuplar)
Meseleden korkarsan mesele büyür ve seni yerdi. (Değirmen)
İnsan sevdiğinden uzak olursa onun sitemlerini bile hoş görür. (Hadiye’ye Mektuplar)
Şikayet etmek ve kendine acındırmak insanın ezeli bir ihtiyacıydı. Yaş ve gururun hiçbir tesiri yok. (Akşam Güneşi)
Fakat canavarın büyüğüne, yani kendine nasıl laf anlatırsın? (Yaprak Dökümü)
Bu dünyadaki insanların yüzlerini artık görmemeyi ne kadar istiyordum. (Çalıkuşu)
İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım. O kanaatle öleceğim. (Yaprak Dökümü)
Ümit edeyim, tahammül edeyim, güzel. Ben buna razıyım, fakat niçin, neyi beklemek için? (Çalıkuşu)
Mektep hocalığını adi bir geçim vasıtası sayıyor, daha kârlı bir iş bularak meslek değiştirmeye can atıyorlardı. Mesleğin ehemmiyetine inananlar yüzde beş bile tutmazdı. (Yeşil Gece)
Yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu. (Çalıkuşu)
Dünyada sevdiğim, yakından alakadar olduğum kimse kalmamıştı. Binaenaleyh kimsenin felaketi bana fazla bir teessür veremez. (Akşam Güneşi)
Doğru söze darılmak ayıptır. Ayıpların en büyüğüdür. Ben açık konuşurum. (Değirmen)
Ben, bir insanı ilk görüşte ya severim ya sevmem. Sonradan bu ilk hissimin değiştiğini hiç hatırlamıyorum. (Çalıkuşu)
Anlıyorum ki, fikrin beni teselli edebileceği bir gece değil; bir parça rüyaya, masala ihtiyacım var. (Gökyüzü)
Her şey gibi sevmek de parası, vakti, az çok rahatı olan insanlara mahsus bir imtiyazmış. (Yaprak Dökümü)
Yavaş yavaş buna da alışmaya, bu acıyı da hazmetmeye başlıyorum. İnsan, neye tahammül etmiyor ki!.. (Çalıkuşu)
Aman çocuklar, okuyun. Kültürünüzü arttırın. Kitap gibi hayırlı dost yoktur. Bizi ancak o kurtaracaktır. (Kavak Yelleri)
Biz hayatta iki silah arkadaşı gibi idik. Elimden silahımı aldıkları bir zamanda beni arkamdan vurmak doğru mu? (Yaprak Dökümü)
Uğranılan haksızlıklara ve hakaretlere koyun gibi tahammül etmemek insanlığın başlangıcıdır evlat. (Acımak)
Fakir insanlar birbirleriyle çabuk ahbap olurlar. (Miskinler Tekkesi)
Küçüklüğümden beri okumayı çok severdim. Günümün birkaç saatini kitaplara verdim. Okurken başka bir dünyaya girer, bütün dertlerimi unuturdum. (Acımak)
Reşat Nuri Güntekin Sözleri ve Alıntıları
Özlü Sözler
Reşat Nuri Güntekin (d. 25 Kasım 1889, İstanbul – ö. 7 Aralık 1956, Londra, İngiltere), Türk roman, öykü ve oyun yazarı
Yorum Yaz
Bir yorum yazmak için giriş yapmalısınız.