Özlü Sözler

Amin Maalouf Sözleri

Amin Maalouf Sözleri

Amin Maalouf Sözleri ve Alıntıları

Acın sonsuz olduğunda, dünyanın kararmasını isteyecek olduğunda, yağmurdan sonra parıldayan yeşilliği, bir çocuğun uykudan uyanışını düşün. (Semerkant)

Selçuklu İmparatorluğu’nun dünyanın en güçlü devleti olduğu zamanlarda, bir kadın iktidarı kendi eline almaya cüret etmişti. Perdenin arkasında oturduğu yerden orduları Asya’nın bir ucundan diğer ucuna gönderiyor, melikleri ve vezirleri, valileri ve kadıları atıyor, Halife’ye mektuplar yazdırıp Alamut hâkimine elçiler gönderiyordu. Ordulara emirler yağdırdığını işitip homurdanan komutanlara şu cevabı veriyordu: “Bizde erkekler savaşır, ama onlara kiminle savaşacaklarını kadınlar söyler.” (Semerkant)

Pek çok şey biliyorduk. Pek çok şey ama asıl bilinmesi gerekeni değil. (Doğu’nun Limanları)

Onurlu bir adam, susuzluğunu giderdiği kuyuya taş atmaz!

Allah’tan başkasına övgü düzmeyecek kadar güçlüyüm. (Semerkant)


Öyle bir an gelir ki tüm kararlar kötüdür. Sorun sonradan en az pişman olacağın kararı bulup, seçmektir. (Semerkant)

Bir insanın hayatının doğumuyla başladığına emin misiniz? (Doğu’nun Limanları)

Adım yüzünden yolumu, yolum yüzünden adımı değiştirecek değilim. (Semerkant)

Yükselen yıldızların yanı sıra, kayan yıldızlar da vardır. (Semerkant)

Saldırıdan kötüsü, saldırının beklenmesidir. (Semerkant)

Telefon insanı tuzağa düşüren, aldatıcı bir haberleşme tarzıdır. Konuşanların arasına sahte bir yakınlık duygusu yerleştirir; dolaysızlığı ve yüzeyselliği teşvik eder… (Doğu’dan Uzakta)

Zamanın iki yüzü, iki boyutu var. Uzunluğu güneşe, genişliği tutkulara uyarlanmış. (Semerkant)

İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok uzaklaşma donarsın, çok yaklaşma yanarsın. (Semerkant)

Çünkü çağımızda umutsuzluk;denizleri duvarları, tüm somut ve zihinsel sınırları aşarak yayılıyor ve önüne set çekmek kolay değil. (Uygarlıkların Batışı)

Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödetirsen sen, sen ile ben arasında ne fark kalır ki, söyle? (Semerkant)

İnsan geçmişin yok olması karşısında kolay avunur; asıl kaldırılmayan geleceğin yok olmasıdır. Yokluğu beni üzen ve hiç aklımdan çıkmayan ülke gençliğimde tanıdığım değil, gençliğimde hayalini kurduğum ve asla güneşin altında yerini almayan ülkedir. (Doğu’dan Uzakta)

Gün gelir dudaklarını yalayacak zamanı bile alır elinden Hüda. (Semerkant)

Aşırı beklentilere girersek mutlaka hayal kırıklığına uğrarız. (Doğu’dan Uzakta)

Cennet de cehennem de senin içinde. (Semerkant)

Yalancı ağızlardan dökülen sadakat sözleri kadar kandırıcısı bulunmazdı. (Semerkant)

Tiksindiğim bir şey varsa , o da ırkçılık, ayrımcılıktı. (Doğu’nun Limanları)

Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. (Semerkant)

Gözlerine, kulaklarına, diline sahip olmak istiyorsan, gözlerin, kulakların, dilin olduğunu unut. (Semerkant)

Kitaplarda bir efsane dolaşır. İçinde bulunduğumuz bin yılın başına her biri kendince damga vurmuş üç İranlı arkadaştan söz eder bu efsane: Dünyayı gözlemleyen Ömer Hayyam, o dünyayı yöneten Nizamülmülk ve aynı dünyaya dehşet saçan Hasan Sabbah. (Semerkant)

Tünelin ucunda ışık göremesek de bir ışığın var olduğuna, er ya da geç görüneceğine inatla inanmamız gerekir. (Doğu’nun Limanları)

Birlikte ama birbirlerinden değişik idiler. Düşleri aynı çatı altında değildi. (Semerkant)

Şu anda yayılmakta olan, sevgili Alec, zararlı maddeler değil bir zihniyet. (Empedokles’in Dostları)

Çünkü ışık değerlidir, ama bedelini oyulan iki gözümle ödeyeceksem hiçbir değeri kalmaz. (Empedokles’in Dostları)

Şaşkınlığımız ne oranda büyükse, umudumuz o oranda büyüktü. Yarınlar ne denli karanlıksa öbür günler o denli aydınlıktı. (Doğu’nun Limanları)

Umarım Yaratan seni bilgelikten, dilini tutma bilgeliğinden yoksun bırakmamıştır; yoksa sahip olduğun tüm diğer vasıflar ne bir işe yarar ne takdir görür. (Semerkant)

Bedenlerimiz kelimelerimizin uzantıları olabilirler ancak, onların ne yerini alabilir ne de çürütebilirler onları. (Semerkant)

Ama lanet olsun, bir insan haysiyet kaybını neyle telafi edebilir ki? (Empedokles’in Dostları)

Sevmeyi bilmiyorsan şayet, neye yarar güneşin doğması ve batması? (Semerkant)

Gerçekliğin sırrı ancak hak edene verilir. (Işık Bahçeleri)

Kötüdür diyemem, çok gördüm iyiliğini, İyidir diyemem, çok gördüm kötülüğünü. (29 Numaralı Koltuğun Hikâyesi)

Bazen düşünüyorum da, belki de sadece duygusuzluğu sayesinde hayatta kalmıştır. (Doğu’nun Limanları)

Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye,
Altınları, gümüşleriyle övünmeye.
Tam işleri dilediği düzene girer,
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye. (Semerkant)

Nasıl da acı veriyor bana bu eski öyküyü anımsamak! Ne zaman düşünsem, yeniden acı çekmeye başlıyorum. Zaman hiçbir şeyi onarmamış sanki ya da pek azını onarmış. (Yüzüncü Ad)

Ne kötü bir zamandayız ki kaçmaktan başka çaresi yok suçsuzun! (Yüzüncü Ad)

Demişsin ki: “Bazen camiye giderim, orası gölgeliktir, güzel uyku çekilir.”
– Sadece Rabbi’yle barış içinde olan bir adam ibadethanede rahatça uyuyabilir. (Semerkant)

Umutsuzlukta haklı çıkacağımıza umutta yanılalım. (Doğu’dan Uzakta)

Genç dostum, eğer insanların her zaman akıllarıyla hareket ettiklerini varsayarsak, dünyanın gidişatından hiçbir şey anlayamayız. Akılsızlık tarihin en güçlü ilkesidir. (Yüzüncü Ad)

İnsanların körleşme arzusu hep hafife alınır. Var olduğunu bilmek istemiyorlarsa, ömürleri boyunca yanından geçip seni asla görmeyebilirler. (Empedokles’in Dostları)

Ama dünyanın yeni hali de aydınlık bir gelecek vaat etmiyor. (Empedokles’in Dostları)

Olup biten her şey daha önceden olup bitmiş bir şeye mutlaka benzer. (Doğu’dan Uzakta)

Düşündüklerimi ifade etmek için yaşlanmayı mı beklemem gerek? (Semerkant)

Eğer ikiniz de kitap okuyanlar alemine aitseniz, paylaşılmış bir cennete el ele girmek üzeresiniz demektir. (Doğu’dan Uzakta)

Denizden komşu, hükümdardan dost olmaz. (Semerkant)

Onuru sana, tasası bize ait olacak. Bundan iyisi can sağlığı! (Semerkant)

Pek çok insan büyüdükçe masumiyetten kuşkuculuğa geçer; yolun tersine katledildiğine az rastlanır. (Doğu’dan Uzakta)

Kimlik öyle bir çırpıda verilmez, yaşam boyunca oluşur ve değişir. (Ölümcül Kimlikler)

Hayat yangın gibidir. Yoldan geçenin unuttuğu alevler, rüzgârın önüne katıp savurduğu küller; işte, bir insan ömrü gelip geçmiştir. (Semerkant)

Geçmişin seslerinden başka bir şey işitmeyip çocukça bir umudu besleyebilmek, ısrarlı bir hayali içimde büyütebilmek için insanlardan uzaklaştım. (Semerkant)

Nerede olursak olalım, bizlerin de ötekiler için ‘ötekiler’ olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. (Çivisi Çıkmış Dünya)

Aşk her zaman davetsiz bir konuktur. (Semerkant)

İnsanların çoğunun kendi yaşamlarıyla ne yaptıklarını, zekalarını nasıl kullandıklarını gördükçe, beni kendileri gibi sevmelerini istemek gelmiyor içimden. (Yüzüncü Ad)

Onsuz geçirdiği vakti uzun ve boş bulmaya başlamıştı. İçinde doğmuş olan bu ihtiyacı fark ettiğinde ürktü. (Tanios Kayası)

Bir adam dünyadan elini eteğini çekmeye karar verdiğinde, bu fiziksel şiddet içermese de intihar gibi bir şeydir. Aşikar sebeplerin yanı sıra, en yakınlarının bilmediği, hatta kendisinin bile bilincinde olmadığı gizli nedenler bulunur. (Doğu’dan Uzakta)

Bazıları, geleceğe olan inançlarını kaybetmedikleri için sabrederler. Bazıları, işi bitirmeye cesaret edemediklerinden. (Doğu’nun Limanları)

Şu cahillere bak, dünyaya egemen onlar. (Semerkant)

Onunla aynı anda çökmek, alnımızın yazısı imiş. (Doğu’nun Limanları)

Her birimizin içinde aydınlık ve karanlık yan yanadır. (Işık Bahçeleri)

İstediğin kadar şatafata gömül, insanlık halinin sefaletinden kurtulamazsın. (Semerkant)

Öfke, kızgınlık, nadir de olsa isyan kıvılcımları, uyuşmuş onurumu yaşatmak yolunda değerli birer ateşleyici olmuştu. (Doğu’nun Limanları)

Uykusuz geçen gecelerin düşünceleri inatçı olur. (Semerkant)

Onca bilgi sahibi olanlar, bize bilginin yolunu gösterenler, kuşku denizinde boğulmadılar mı? (Semerkant)

Gereğinden fazla aklı başında olmak akıllı işi değildir. (29 Numaralı Koltuğun Hikâyesi)

İyi olsunlar, kötü olsunlar, sözler birer ok gibidirler. Bir kaçını bir arada fırlattın mı, biri mutlaka hedefi bulur. Sonunda, kalbini dostlarına kapatır, düşmanlarına açarsın. Yanına gelip kurulanlar, düşmanların olur. O zaman, gücünden geriye ne kalır? (Semerkant)

Şu güzel memleketimizi birer zindana çevirmeseydiniz, gidip Avrupalıların yanına sığınma ihtiyacı duymazdık! (Semerkant)

Öyle bir an gelir tüm kararlar kötüdür: sorun sonradan en az pişman olacağın kararı bulup, seçmektir. (Semerkant)

Ağlamak reçete değil. Marifet de değil. Sadece basit bir eylem. Kimse gözyaşı dökmeye zorlanmamalı. Önemli olan tek şey, başkalarının felaketini küçümsememektir. (Semerkant)

Ya bu yüzyılda herkesin kendisiyle özdeşleştirebileceği, aynı evrensel değerlerle bütün haline getirilen, insanlık serüveninde güçlü bir inancın rehberlik ettiği ve bütün kültürel çeşitliliklerimizle zenginleşecek bir uygarlık kurmayı başarırız ya da ortaklaşa bir barbarlığın içinde yok olup gideriz. (Çivisi Çıkmış Dünya)

Hiç balık, denize atılma tehdidinden korkar mı? (Semerkant)

Böyle bir hatanın nasıl yapılabildiğini anlıyor anlamasına ama kolay kolay da bağışlayamıyor. (29 Numaralı Koltuğun Hikâyesi)

Her şeye sahip birine bile eski bir kitap hediye edilebilir. (Doğu’nun Limanları)

Muazzam bir kitaplık kurdum, en nadir eserleri bulabilir, istediğin kadar okuyup yazabilirsin. Burada huzura kavuşacaksın. (Semerkant)

İnsanların kim oldukları sadece adlarından mı anlaşılır sanıyorsun? Bakışlarından, yürüyüşünden, görüntüsünden, kullandıkları ses tonundan tanırsın onları. (Semerkant)

Geçmişin seslerinden başka bir şey işitmeyip çocukça bir umudu besleyebilmek, ısrarlı bir hayali içimde büyütebilmek için insanlardan uzaklaştım. (Semerkant)

Çatışma benim içimdeydi, yine benim içimde çözümlenecekti. (Afrikalı Leo)

Bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar. (Afrikalı Leo)

Kendi içimde tutsak olduğumu, diri diri gömüldüğümü nasıl bilebilirlerdi? İmdat çığlığı atmamıştım ki! (Doğu’nun Limanları)

Zayıflar için haklı olmak suçtur. (Semerkant)

Ölümlü olma duygusu, özgürlük arzusunun temeli, hem felsefenin hem de sanatın varoluş nedenidir. (Empedokles’in Dostları)

Parantez, ancak bir parantez olarak kaldığı sürece kabul edilebilir. (Doğu’dan Uzakta)

Her küçük balık için daha da küçük bir balık bulunur. (Uygarlıkların Batışı)

Benim tek evim onun gözleri, dudakları ve elleriydi. (Afrikalı Leo)

Bu ülke benim mi? Belki. Ama ben onun değilim. (Uzaktan Aşk)

Hayat, insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir. (Doğu’nun Limanları)

Öyle görünüyor ki bütün savaşlarda düzen düzensizliğin suç ortağı oluyor. (Afrikalı Leo)

En berbat facialar boşa çıkan beklentilerden doğar. (Empedokles’in Dostları)

Ben çocukluğumu anımsıyorum, ama çocukluğumun dünyasında her şey unuttu beni. (Uzaktan Aşk)

Bir devlette yapılan en ufak haksızlığın, en küçük adaletsizliğin bile hükümdar tarafından bilinmesi ve suçlu kim olursa olsun herkese ibret olacak biçimde cezalandırılması gerekir. (Semerkant)

Bir göçmen kendi kültürünün saygı gördüğünü ne kadar hissederse, geldiği ülke kültürüne de o kadar açılacaktır. (Ölümcül Kimlikler)

Ben, şayet alnına yazılmamışsa hiçbir yaprağın ağaçtan kopmayacağına inananlardanım. (Semerkant)


Amin Maalouf Sözleri
Özlü Sözler
Amin Maalouf Sözleri ve Alıntıları

Yorum Yaz