Özlü Sözler

Hermann Hesse Sözleri

Hermann Hesse Sözleri

Hermann Hesse Sözleri ve Alıntıları

Sana ne söyleyebilirim ki saygıdeğer kişi? Aramaktan bulma fırsatını bir türlü yakalayamayacağını mı? (Siddhartha)

Kimse kendisini ilgilendirmeyen bir düş göremez. (Demian)

İsteriz ki yaşam anlam taşısın ama yaşam ancak bizim kendisine verebileceğimiz kadar bir anlam taşır. (Sevebilen Mutludur)

Sevmek ne harikulade bir şeydi! (Klein ve Wagner)

Asla hesap kitap yapmayacak, mantıksal nedenlerin beni yanıltmasına asla izin vermeyeceğim, inancın sözümona gerçeklikten hep daha güçlü olduğunu bileceğim. (Doğu Yolculuğu)

Yaz gecesinin nemli sıcağında yorgunluktan, üzüntüden ve yalnızlıktan üşüyordum. (Doğu Yolculuğu)

Paradoks olana tekrar tekrar cesaret etmek, imkânsızı hep yeni baştan denemek gerekiyor. (Doğu Yolculuğu)

Yaşamın üstesinden erdemle, adaletle, sağduyuyla gelmeye yönelik her ciddi denemenin sonucu umutsuzluktur. (Doğu Yolculuğu)

Eski bir kitap her zaman avutur insanı, uzaklardan sizinle konuşur; isterseniz kulak verip söylediklerini dinler, isterseniz kulağınızı tıkarsınız söylediklerine. (Öldürmeyeceksin)

İnsan yaşamını kavramaya ve haklı çıkarmaya yönelik her ciddi denemenin sonucu umutsuzluktur. (Doğu Yolculuğu)

İnsan yaşamı derin ve kasvetli bir gece gibi geliyor bana. (Gertrud)

Istırap çok arttığında her şey düzelmeye başlar. (Doğu Yolculuğu)

Her yeni kuşak bir önceki kuşağın en önemsediği şeyleri yasaklarla, susup geçiştirmelerle, alaylarla yok etmiyor mu? (Doğu Yolculuğu)

Tanrım, ne çok dert ve tasa vardı dört bir yanda! (Narziss ve Goldmund)

İnsanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez.’ Ne anlamlı bir söz değil mi? Yüzmek istememeleri doğal, çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar, suda değil. Ve düşünmek istememeleri de doğal, çünkü yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil! Evet kim düşünürse, kim düşünceyi kendisi için temel uğraş yaparsa, bunda ileri noktaya ulaşabilir, ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur. (Bozkırkurdu)

Nazik insanlara pek sık rastlanmıyor artık. (Doğu Yolculuğu)

Sen sanıyorsun ki, benim için yeterince bilgin, yeterince mantıktan anlayan, yeterince dindar biri değilsin. Ama yanılıyorsun, benim için yeterince kendin değilsin, o kadar. (Narziss ve Goldmund)

Sözcükler hastalanabilir, sözcükler ölebilir ve bir daha ortalarda görünmemek üzere yitip giderler. (Öldürmeyeceksin)

Gelin ağır ağır yürüyelim, insanı öyle güzel sakinleştirir ki bu. Hele şu birkaç yağmur damlası harikulade, değil mi? (Doğu Yolculuğu)

Düşünmelere yer vermeyen dalgın okumalar, güzelim bir kırda gözler bağlı olarak yapılan gezintilere benzer. (Öldürmeyeceksin)

İnsanın bir başkasını, hatta sırf kendini bile tanıması mümkün mü ki? (Doğu Yolculuğu)

En güzel yaşantılar, onların ruhundan bizzat etkilenmiş olanlara anlatılabilir. (Doğu Yolculuğu)

Yaşamın üstesinden erdemle, adaletle, sağduyuyla gelmeye yönelik her ciddi denemenin sonucu umutsuzluktur. Umutsuzluğun bir tarafında çocuklar, öteki tarafında da aydınlanmışlar vardır. (Doğu Yolculuğu)

Öyle bir duygu ki, dilin ruhumuzda geçen olayları açığa vuracak yeterli sözcüklerden yoksunluğunu gösteriyordu bize. (Kaplıcada Bir Konuk)

Gerçek kişilik sahiplerinin yeryüzünde işleri zordur. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)

İnsan dünyayı öğrenmeyi arzuluyorsa, hep ileri gitmeli. (Masallar)

Gördüğün hayalleri fazla ciddiye alma! (Narziss ve Goldmund)

Henüz insan aşamasına ulaşmış değiliz, yalnızca insanlığa giden yolun üzerinde bulunuyoruz. (Öldürmeyeceksin)

Herkesin ruhu kendinindir. Kimse ruhunu başka bir ruhla karıştıramaz. İki kişi buluşabilir, birbiriyle konuşabilir, birlikte olabilir; ama ruhları çiçekler gibidir, her biri kendi bulunduğu yere kök salmıştır, hiçbiri öbürüne varamaz; varmak isterse kökünden kopması gerekir. Bunu da yapamaz. Çiçekler kokularını ve tohumlarını çevreye saçarlar; çünkü birbirlerine ulaşmak isterler; ama bir tohumun konması gereken yere varması için çiçek bir şey yapamaz, bu rüzgârın işidir, o nasıl isterse, nereden isterse öylece gelir, eser, gider. (Knulp)

Korkutarak caydırma, eğitimde izlenecek bir yol değildir. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)

Her şey yiter, yeni olan da zamanla eskir. (Masallar)

Herkes için gerçekte bir tek uğraş vardı: kendini bulmak. (Demian)

Dünyanın acı bir tadı vardı. Eziyetti yaşamak. (Siddhartha)

Yazmak iyidir, düşünmek daha iyi. Akıl iyidir, sabır daha iyi. (Siddhartha)

Tüm çile ve kahırlar zaman değil miydi, tüm uğraşıp didinmeler, tüm korkular zaman değil miydi? Zaman aşılır aşılmaz, zaman düşüncesi kafadan çıkarılır çıkarılmaz dünyadaki bütün güçlükler, bütün düşmanlıklar silinip gitmiyor mu? Yenilgiye uğratılmıyor muydu? (Siddhartha)

Ah, gerçek varlığımızın gün boyu dokunmuş süslü giysilerini sırtından çıkarıp atarak, hasta bir çocuk gibi bizi soru, rica ve sitem yağmuruna tuttuğu, bir türlü geçmek bilmeyen uzun geceler! (Hermann Lauscher)

Tanrı’nın yolları olağanüstüdür. (Knulp)

İnsan, kötü ve aptalca şeylere ne çabuk alışıyor. (Kaplıcada Bir Konuk)

Müzik, evrenin gizli yasası değil miydi? (Gertrud)

Bir başkasının yaşamı konusunda yargıda bulunmak bana düşmez! Bir tek kendim, yalnızca kendim için bir yargıya varabilir, bir şeyi seçer ya da yadsıyabilirim. (Siddhartha)

Unutma ki, sevgili dostum, ölümlüdür görüntüler dünyası. (Siddhartha)

Şimdiye kadar akıldan, iradeden yola çıkarak kim sevmiştir? Hayır, sevgi acıyla yaşanır, ne kadar özveriyle yaşanırsa, o kadar güçlü kılar bizi. (Sevebilen Mutludur)

Kendimden korkuyordum çünkü, kendimden kaçıyordum. (Siddhartha)

Diyelim, bir kimseden bir şey elde etmek istiyorsun, ansızın büyük bir ısrarla gözlerinin içine diktin gözlerini ve o bundan hiç tedirginlik duymadı, o zaman vazgeç bu işten! (Demian)

Aziz Tanrım, biraz yardım et bana ne olur! (Doğu Yolculuğu)

Öldürmekten zevk alanları hiçbir savaşın korkunçluğu bundan vazgeçirmeyecek, savaşın yol açacağı maddi zararları görmek de savaşı önlemede para etmeyecektir. (Öldürmeyeceksin)

Peki, sen bir gün nasıl öleceksin Narziss, bir annen yok çünkü? Annesiz insan nasıl sevebilir, annesiz nasıl ölebilir? (Narziss ve Goldmund)

Her insanda ruh bir ete, kemiğe bürünmüştür, her insanda bir canlı acı çeker, her insanda bir Kurtarıcı çarmıha gerilir. (Demian)

İnsan gezip dolaşmaya görsün, neler öğreniyor neler. (Knulp)

Dinlemesini bilen insanlar o kadar az ki! (Siddhartha)

Gerçekten yalnızca sevmek isteyen biri sevdiğinin bir gülümsemesi, bir işareti, bir sözü üzerine şair olup, kahraman olup çıkar. Şiirleri güzel değilse de sıcaktır yine, sevgiyle doludur. (Sevebilen Mutludur)

Acı, ancak kendisinden korktuğun zaman canını yakar senin. Senin peşini bırakmıyorsa yalnızca ondan kaçtığın içindir. Onu sevmelisin. (Öldürmeyeceksin)

Yumuşak güçlüdür sertten. Su güçlüdür kayadan. Sevgi güçlüdür şiddetten. (Sevebilen Mutludur)

Senin ruhun bütün dünyadır. (Siddhartha)

Oruç nedir? Benlikten sıyrılmaktır değil mi? Nefsin çektiği acılardan geçici olarak kurtulmaktır. Yaşamın ıstıraplarına, aptallıklarına karşı geçici bir çare bulmaktır. (Siddhartha)

Zaman zaman hoş bir saat geçirebilmek için ne çok sevincin, huzurun ve vicdan rahatlığının tutumlulukla kaldırılıp bir kenara konması gerekmektedir. (Gertrud)

Sevgi avuç açıp dilenilebilir, para pulla satın alınabilir, armağan olarak sunulabilir sana, sokakta bulunabilir ama haydutlukla ele geçirilemez. (Siddhartha)

Bu kadar çok kişi, böyle binlerce insan bu canım mutluluğu tadıyor, ben neden yoksun kalıyorum bundan? (Siddhartha)

Bizim gibiler sevemez. Çocuk insanlar yapabilir bunu; bu, onların gizidir. (Siddhartha)

Ölümlü nesneler hızlı bir değişim içindedir. (Siddhartha)

Belki de insanın yaşantı açlığından sonraki en büyük açlığı unutma açlığıdır. (Doğu Yolculuğu)

Her şeyden zor ele geçirilen şey, her şeyden çok sevilir. (Sevebilen Mutludur)

Pek fazla akıllılıktan da sakın. (Siddhartha)

Kuyuya bir taş düşmüştü, kuyu ise benim körpe ruhumdu. (Demian)

Sezilen acılar gerçekten patlak vermeden önce tam bir bilinçsizlikten içeri gömülmeyi uman bir kazazedeyim. (Gertrud)

Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir. (Siddhartha)

Hiçbir gerçek yoktur ki, karşıtı da gerçek olmasın! (Siddhartha)

Ve her yerde, yaptığım, okuduğum, düşündüğüm her şey­de bugünkü dünyanın tezatlıklarını görürüm. (Ağaçlar)

Her çiçek meyve olmak ister, her sabahın arzusu akşamdır, her şey fanidir bu dünyada, değişimden, kaçıştan başka. (Ağaçlar)

Sözcükler gizli saklı anlamı zedeliyor, dile getirilen her şey o an değişiyor biraz, biraz çirkin, biraz aptalca niteliğe bürünüyor. (Siddhartha)

Psikologlar öyle kimselerdir ki, her zaman karşılarındakini mat ederler. Ne yapayım, haklıysalar haklıdırlar. (Doğu Yolculuğu)

İnsan kendi düşünü bulmak zorundadır. O zaman kolaylaşır yol. (Demian)

İnsanların çoğu bir şeyin nasıl okunacağını bilmez, çoğu da neden okuduklarının pek bilincinde değildir. (Öldürmeyeceksin)

Küçük evimin duvarlarını kaplayan kitaplar, uyurken, uyanırken, yemek yerken, çalışırken, iyi günde, kötü günde hep yanımdalar. (Ağaçlar)

Bana bahşedilen, hayatın içimde duyduğum sesini takip etmek; anlamını ve amacını tam bilemesem de, beni neşeli yollardan alıp giderek daha karanlık, daha belirsiz yollara götürse de, bu sesi takip etmek. (Ağaçlar)

Yeni bir şeyin arkasından koştum mu, bir süre benim için dünyada ondan başka hiçbir şey kalmazdı. (Knulp)

Neyin gerçek olduğunu, yaşamın aslında nasıl bir düzene uygun olarak akıp gittiğini herkesin kendi kafasından bulup çıkarması gerekiyor, kimse kitaplardan öğrenemez bunu, ben böyle düşünüyorum. (Knulp)

Oysa benim tek istediğim o yaz gecelerinin şarkısını bir kez daha duymak. (Ağaçlar)

Kaybettiklerinin peşinden uzun uzun bakmaz. Sevdiği her yere kök salmayı da arzulamaz. (Ağaçlar)

Nasıl da yalnızlık ve yabancılık içinde kendi yolumda ilerliyordum! (Gertrud)

Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur. (Ağaçlar)

Mutluluk denen şey nasıl da hemen bir yol kenarında karşısına çıkıveriyordu insanın. Ne kadar güzel ve hoş, ne kadar da geçiciydi! (Narziss ve Goldmund)

Genellikle en zor ele geçirdiği şeyi insan hepsinden çok baş tacı ediyor. Sizde de böyle olmuyor mu? (Gertrud)

Öte yandan öyle geliyordu ki hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevemeyişiydi onu daha önce hasta yapan. (Siddhartha)

Tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. (Siddhartha)

Yeni bir tek kitap yazılıp eskilerine katılmasa bile, var olan kitap hazinesi her gerçek okuyucunun yüzyıllar boyu okumasına, savaşmasına, sevinmesine yetecek kadar büyüktür. (Öldürmeyeceksin)

İnsan birinden korkuyor­sa, o kimsenin kendi üzerinde söz sahibi olmasına izin vermiş demektir. (Demian)

Yine de yüreğimde şakıyan kuş ölmedi, yaşıyor. (Siddhartha)

Bütün dünyayı ele geçirmişsin de ruhun zarar görmüş bundan, neye yarar? (Öldürmeyeceksin)

Yüreğimde ister hüzün ister neşe olsun, varlığımdaki güç bunların üstünde dinginlik içinde duruyor, durumu izliyor, aydınlık ve karanlığın birbirinden ayrılmaz kardeşler olduğunu görüyordu, üzüntü ve huzur aynı büyük müziğin ölçüleri, güçleri ve parçalarıydı. (Gertrud)

Şimdiye kadar öğrendiğim tek şey, hiçbir şey öğrenemediğim oldu. (Siddhartha)

Ne yaşamak geliyor elimden, ne ölmek. (Gertrud)

Denemeye değerdi, her şeye karşın bir kez daha denemeye. Kim bilir, belki de yaşam katlanılamayacak gibi değildi. (Klein ve Wagner)

Çünkü şunu unutma ki, insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi. (Çarklar Arasında)

Sadece yaşadığımız düşünceler bir değer taşır. (Demian)

Ben konuşmalarında değil, düşüncelerinde değil, yalnızca eylemlerinde ve yaşamında görürüm onun büyüklüğünü. (Siddhartha)

Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa. (Siddhartha)

Biraz sabırlı olun, İyi öyküler az bulunan av hayvanlarına benzer. Gizli yerlerde saklıdırlar. Onları bulabilmek için uzun süre dar geçitlerin ağızlarında ve ormanın derinliklerinde pusu kurup beklemek gerekir. (Masallar)

Özyaşamın istekleri çevreyle en amansız çatışma durumuna girer, ileriye giden yol en çetin savaşımlar sonunda ele geçirilir. (Demian)

Kimseye düşlerim, beklentilerim ve içimdeki değişiklikle ilgili bir şey söyleyecek durumda değildim, istesem de yapamazdım bunu. (Demian)

Çevremdeki dünya tasfiye edilen bir mağazada satışa çıkarılan modası geçmiş malları anımsatıyordu, işte öylesine yavan ve zevksizdi. (Demian)

Şöyle biraz bilinçli şekilde keyfini çıkaramadığım gençliğimin kırpılıp budanarak yoksullaştığını görüyordum. (Gertrud)

Benim derdim, gerçeği bulamamak değil. Bir bilge ya da düşünür olmak gibi bir niyetim yok; bütün istediğim, sadece halinden biraz memnun ve rahat yaşayabilmektir. (Gertrud)

Yaptığım her şey, kendimi zorlayışın bir sonucuydu. yaptıklarım, yapmam gereken şeylerdi; çünkü başka türlü nasıl davranacağımı bilemiyordum. (Demian)

Zeki olmak kadar aptalca olan ve insanı mutsuz eden ne var ki! (Masallar)

Ansızın birbirimizin elinden tutmuştuk ve iyi olmuştu böylesi. (Klein ve Wagner)

Bu su akıyordu hep, sürekli akıyor, ama hep yerinde duruyordu, aynı suydu hep, ama yine de her an yeniydi! (Siddhartha)

Dünya iyi mi, kötü mü, dünyada yaşamak çile midir, sevinç mi, bir yana bırakalım, belki bu önemli değildir o kadar. (Siddhartha)

Sevgi yolunda bu kadar zor yürünebilmesinin nedeni, dünyada sevgiye pek fazla inanılmaması, her yerde sevginin bir güvensizliğe toslamasıdır. (Sevebilen Mutludur)

Yaptığım, okuduğum, düşündüğüm her şeyde bugünkü dünyanın tezatlıklarını görüyorum. (Ağaçlar)

Vedalaşmak, kimsenin tümüyle öğrenemeyeceği bir sanattır. (Gece Yarısından Sonra Bir Saat)

Olgunlaştikça gençleşir insan. Bende de durum aynıdır, ama bunun fazla bir önem taşıdığını da söyleyemem; çünkü çocukluk yıllarının yaşam duygusunu temelde hep kendimce alıkoymuş, erişkinliğimi ve yaşlılığımı her zaman bir komedi olarak duyumsamışımdır. (İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez)

Güzelliklerin ve ölümün, hazların ve geçiciliğin birbirini davet etmesi, birbirini gerektirmesi ne harikulade şey! (Kaplıcada Bir Konuk)

Gerçek, düşlerden çok daha masumdur. (Kaplıcada Bir Konuk)

İnsanlar gerçeğe nasıl da tahammül edemiyor! (Mektuplar)

Hükmetmek için doğmuş olan çok az kişi vardır. Sırf ikbalperestlik yüzünden efendi olanlar, yok olup giderler. (Doğu Yolculuğu)

Bir babadan çocuğuna burnu, gözleri, hatta zekası kalıtım yoluyla geçebilir, ama ruhu asla. Her insan yeni bir ruh taşır kendisinde. (Knulp)

Anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez. (Siddhartha)

Aşırılığa kaçtımsa, ceremesini çektim. (Gertrud)

Birisi mutluluğu ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demekti. (Knulp)

Hüzün denen şeyin ne olduğunu, yaşamayan anlayamaz. (Peter Camenzind)

Bir üşüme duydu kalbinde, ne kadar yalnız olduğunu görünce küçük bir hayvan gibi, bir kuş ya da bir tavşan gibi içinin ürperdiğini hissetti. (Siddhartha)

Her sanatın başı sevgidir; her sanatın değer ve kapsamını belirleyen, her şeyden önce sanatçının sevgiye yeteneğidir. (Sevebilen Mutludur)

Dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi bir yanılgıdan başka şey değildir. (Siddhartha)

Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez. (Siddhartha)


Hermann Hesse Sözleri ve Alıntıları
Özlü Sözler
Hermann Hesse (d. 2 Temmuz 1877, Calw, Almanya – v. 9 Ağustos 1962, Montagnola, İsviçre), Nobel ödüllü yazar.

Yorum Yaz