André Gide Sözleri ve Alıntıları
Çocukluktan beri yapmak istediğimiz bir sürü şeyi yapmaktan, sadece etrafımızdakiler ‘bu işi yapamaz’ dediği için kim bilir kaç kere vazgeçmişizdir. (Pastoral Senfoni)
Sevgimi kitaplara yönelttim… (Dar Kapı)
…İnsan birini sevdi mi olduğu gibi göremez artık onu. (Kadınlar Okulu)
İnsana güvenen insanın vay haline. (Dar Kapı)
Hissettikleri sıkıntıyı yaymak büyük kalplere yakışmaz. (Dar Kapı)
Sırf yapacak daha iyi bir şeyimiz olmadığından, her gün tekrarladığımız şeyler var. (Bataklık)
Onu sevmemek, ona ihanet etmek olurdu. (Pastoral Senfoni)
Anılar mutsuzluğun icat ettiği şeylerdir. (Ahlaksız)
Önemli olan başkalarının kanısı değil, olayın kendisidir, bilirsin. (Kadınlar Okulu)
Söylememiz gereken sözler kimi zaman öyle geç geliyor ki aklımıza… (Kadınlar Okulu)
Mutlu bir insandan yayılan aşk etrafa mutluluk saçar. (Pastoral Senfoni)
Mutsuz değilim. Bu hayatta bana öyle çok şey bahşedilmedi ama bu az şeyle de mutlu olmayı bildim. (Bataklık)
“Çabuk anlaşılan şey uzun ömürlü değildir. (Dostoyevski)
Onlar için yokum ama, senin için buradayım… (Isabelle)
Ağlamak isterdim. Yazık ki kalbimi bir çölden daha çorak hissediyordum. (Pastoral Senfoni)
Mutlu olmak üzere doğdu insan, bütün doğa bunu öğretiyor. Bitkiyi yeşerten, kovanı balla, insan yüreğini iyilikle dolduran şey, hazza yönelik çabadır. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Her kafa yalnız ve yalnız başkalarından ayrılan yanıyla ilgilendiriyordu beni. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
En sarsılmaz kararlar en kötü kararlardır, madam. (Vatikan’ın Zindanları)
Kendini mutlu sanmak için kör kalmak. Görmeye dahi çalışmazken açık açık gördüğünü zannetmek. Oysa insan yalnızca mutsuzken görür kendini. (Bataklık)
Hepsi birbirine benziyor. Her biri ötekilerin yaptığını yapıyor. Biriyle konuştum mu, hepsiyle konuşmuşum gibi geliyor… (Ayrı Yol)
Seni tanıyalı, yani seni seveli beri, yaşam bana öylesine güzel, öylesine yararlı, öylesine değerli görünüyor ki, hiçbir şeyini kaçırmak istemiyorum. (Kadınlar Okulu)
İnsanoğlunun dünyayı çirkinleştirdiği doğru. (Pastoral Senfoni)
Ah! Arzumun kavradığı zenginlikten ötesini ne yapayım? Çünkü ben öyle şehvetler tanıdım ki, azıcık daha artsalar, tatlarını duyamazdım. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Benim için seçmek zorunluluğu her zaman çekilmez bir şeydi; seçmek, seçmek gibi değil de, seçmediğimi tepmek gibi geliyordu bana. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Sonra kendimi kadere bıraktım, bu da neredeyse her zaman için en sağduyulu şeydir. (Tohum Ölmezse)
Çok mutsuz olmamıza rağmen, birbirimizi sevmekten vazgeçemiyorduk. Hatta mutsuz oldukça, birbirimize daha da çok bağlanıyorduk. Çok garip görünüyor olabilir, ama işte böyle. (Dostoyevski)
Ne kadar süreceksiniz, bekleyişler? Siz bitince yaşayacak kadar bir şey kalacak mı bize? (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Eğer küçük çocuklar gibi olmazsanız, göklerdeki krallığa giremezsiniz. (Pastoral Senfoni)
Bir kelime her şeyi açıklayacaktır, neden söylemeye cesaret edemiyorsun? (Dar Kapı)
İnsanoğlunun arada sırada uydurmaya bayıldığı hayali itirazlar olmasa her şey ne kadar kolay yoluna girerdi. (Pastoral Senfoni)
Çok tuhaftı! Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu. (Dostoyevski)
Mutluluktan çok, onu elde etmek için harcayacağım sonsuz çabanın peşindeydim. (Dar Kapı)
Ona olan duygularımın aşk denen şey olup olmadığından emin olamıyorum bazen, aşkın herkesce yapılan tanımı benim yapabileceğim tanımdan farklı çünkü. Bu konuda tek kelime edilmesin, onu sevdiğimi bilmeden sevebileyim isterdim. Özellikle de ondan habersiz sevebileyim. (Dar Kapı)
Değer fikrini silmeliyiz içimizden; akıl için çok büyük bir engeldir o. (Dünya Nimetleri)
Evet, bütün yaşam boyunca ayrı kalmış olanları yaklaştırır ölüm. (Dar Kapı)
Ama hiç göz yaşı dökmeden, iç çekmeden gidebilecek misin? (Dar Kapı)
Hiçbir zaman olduğumu sandığım gibi olmadım ben. Durmadan değişirim. Öyle ki, çoğu zaman ben birleştirmesem, sabahki benliğim akşamki benliğimi tanıyamaz. Kendimden, kendim kadar farklı hiçbir şey olamaz. (Kalpazanlar)
İnsanları hayatlarının yalnızca bir anına dayanarak yargılamaktan sakınalım. (Dar Kapı)
Kusursuz bir sahip oluş ancak verişle kanıtlar kendini. Vermesini bilmediğin her şey senin efendin olur. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Öğüde en çok gereksinimi bulunanlar öğütten pek hoşlanmazlar. (Kadınlar Okulu)
Yazanlar öylesine çok, okuyanlar öylesine az ki! Bir gerçek bu: insanlar gittikçe daha az okuyorlar… (Vatikan’ın Zindanları)
İnsan varoluşunun sırrı yalnız yaşamak değil, uğrunda yaşanacak bir şeye sahip olmaktır. (Dostoyevski)
Önem bakışında olsun, bakılan şeyde değil. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Her şey yoruyor beni, okumak bile. Hem neyi okuyacaksın ki? Varolmak yeterince uğraştırıyor beni. (Ayrı Yol)
Ne yazık! Bazı ruhlar mutluluğa karşı çıkar, onların mutlu olma yetenekleri yoktur, mutluluğu yaşamayı beceremezler..Ne yazık! Bazı ruhlar mutluluğa karşı çıkar, onların mutlu olma yetenekleri yoktur, mutluluğu yaşamayı beceremezler… (Pastoral Senfoni)
Kendini koruyamayan bir şeyi zorla ele geçirmek, çok büyük bir alçaklık olur. (Pastoral Senfoni)
Önlem almaya zaman kalmadan, birdenbire yıkılıverir her şey. (Kadınlar Okulu)
Arzulayan ama harekete geçmeyen insan, ruh bozukluğuna yol açar. (Dostoyevski)
İnsan kocamış bir çocuktan başka bir şey değil. (Kadınlar Okulu)
Şeytan, sevgiden yoksun olduğumuz zaman saldırır bize. (Pastoral Senfoni)
Bir çok insan anlamamasına karşın anlıyormuş gibi davranır. Böyle insanların kafaları, sonunda, akıl yürütmelerini bozan, mantık zincirinde kopukluklar ve karmaşıklıklar yaratan belirsiz, yanlış bilgilerle dolar. (Pastoral Senfoni)
Kalp birkez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu; ama huzurun başlangıcıdır bu. (Dostoyevski)
Hayatın dalgalanmaları, onun ruhuna dinlenip nefes alacak hiç zaman bırakmamış olabilir mi? (Dar Kapı)
Sizin düşünceniz saltın içinde havalanmış, bense görecenin içinde çırpınıyorum. (Kadınlar Okulu)
Ben bütün varımı içimde taşıdım, solgun Doğu’nun kadınlarının bütün servetlerini üzerlerinde taşıdıkları gibi. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Hiçbir şey mutluluğun anısı kadar engelleyemez mutluluğu. (Ayrı Yol)
Kâr sağlamayan, paradan başka bir şey getirmeyen tüm kariyerler korkunçtur ve getirdikleri de o kadar azdır ki durmadan baştan başlamak zorunda kalırsınız. (Bataklık)
Peki birbirimiz olmadan hayatımızın nasıl olacağını düşündün mü? (Dar Kapı)
Dostoyevski, çevresindeki insanları hayatı boyunca mutlu eden, ama kendisi hayatı boyunca sıkıntı içinde yaşayan kişilerdendir. (Dostoyevski)
Her coşkunluk senin için bir sarhoşluk olabilmeli. Her yediğin seni sarhoş etmiyorsa yeterince acıkmadın demektir. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Başkalarının yanında kendimi durgun, üzgün, küskün, hem rahatsız edici, hem de rahatsız buluyordum. (Ayrı Yol)
İnsan, bir ayağı çukurda olunca onu bir nebze olsun yaşatmayı vaat eden her şeye gülümsüyor. (Isabelle)
Şunu bil ki, hiçbirimiz, olmak istediğimiz kişi düzeyinde sürekli kalamayız. İşte hayatımızın dramı budur. (Kadınlar Okulu)
Dostluk aşkın bekleme odasıdır. (Kadınlar Okulu)
Çünkü itiraf etmem gerekiyor ki seni uzaktayken daha çok seviyorum. (Dar Kapı)
Onlarla birlikte olduğum zaman duyduğum yalnızlık, son zamanlarda daha sık çekilmek alışkanlığını edindiğim çalışma odamdakinden daha çok acı veriyor bana. (Pastoral Senfoni)
Yeryüzünde hiçbir şeye bağlanmayıp sürekli değişkenlikler içinde ölümsüz bir coşkuyla dolaşan kişiye ne mutlu. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır. (Isabelle)
Benim tutkuyla sevdiğim insan, yavaş yavaş sen olduğunu anladığım insandan çok farklıydı. (Kadınlar Okulu)
Öyle ya en güzel uyku bile, uyanılan anın değerine erişemez. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Ah! Gençlik… İnsan yalnız bir zaman sahip olur ona, yaşamının geri yanında da onu çağırıp durur. (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Öyle tutkulu bir inanmışlıkla söyledi ki, nerdeyse ben de inandım… (Ayrı Yol)
Hayatla ilgilenmemiz için ne çabalar, ne çabalar harcamamız gerekti, bunu hiç bir zaman bilemiyeceksin… (Dünya Nimetleri)
Yaşamda ardından koşulan şeye ancak bazı en çok değer verdiğimiz şeyi yitirmeyi göze alarak erişebileceğimizi anlamak için biraz yaşamış olmak gerekir kuşkusuz. (Kadınlar Okulu)
Huzuru yakalayabilmek için çırpınarak yaşayan ruhlar için aşk, acıya dönüştürülmesi en kolay, en hassas ihtiyaçlardan biridir. (Pastoral Senfoni)
Gönül acıları anlatılmak çabasına değmez gibi geliyordu bana. (Kadınlar Okulu)
İnsan her şeyi yapabileceğini sanır da sıra yapmaya gelince geriler… Tasarlamakla yapmak arasında dağlar var!.. (Vatikan’ın Zindanları)
Değişen o değil; ben değiştim. (Kadınlar Okulu)
En güzel, en hoş kokulu çiçek bahçelerini bir bostana dönüştürdüğünüz zaman, bana yiyecek bir şeyler verirsiniz kuşkusuz ama yaşama hazzını da elimden almış olursunuz. (Kadınlar Okulu)
Çünkü insan, doğal olarak, neredeyse elinde olmadan, önce söyler, sonra düşünürdü. (Kadınlar Okulu)
Dünya gerçekten bu kuşların anlattığı kadar güzel mi? Peki neden kimse bundan bahsetmiyor? (Pastoral Senfoni)
Gözleri olan insanlar mutluluğun ne olduğunu bilmezler. (Pastoral Senfoni)
Ağzım susuyor diye, yüreğim de dinleniyor mu sanırsınız? (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
Duyguların söz konusu olduğu yerde, nedenlerden nasıl söz edebilirsin? (Kadınlar Okulu)
Bir kadınla tartışılmaya başlandı mı kaybedilir… (Dar Kapı)
İnsan genellikle mutluluğun kıymetini, kaybedince anlar. (Kadınlar Okulu)
André Gide Sözleri ve Alıntıları
Özlü Sözler
André Paul Guillaume Gide (22 Kasım 1869, Paris, Fransa – 19 Şubat 1951, Paris, Fransa), Nobel Ödüllü Fransız Yazar
Yorum Yaz
Bir yorum yazmak için giriş yapmalısınız.