Özlü Sözler

Oğuz Atay Sözleri

Oğuz Atay Sözleri

Oğuz Atay Sözleri ve Alıntıları

Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. (Tutunamayanlar)

Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok. (Tutunamayanlar)

Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)

Bütün geleceğimi kararttın. Oysa, kitaplardan söz ederken sesin ne kadar farklıydı. (Tehlikeli Oyunlar)

Eve dönmek istemiyorum beni bekleyen yalnızlığı ve karanlığı istemiyorum. (Tehlikeli Oyunlar)

Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim.” dedi: “Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda. (Tutunamayanlar)

Çalışmıyordu. Kendisini çalışma masasına zincirle bağladığı halde çalışamıyordu. (Tehlikeli Oyunlar)

İçimin yorulduğunu hissediyordum. (Korkuyu Beklerken)

Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum… (Tehlikeli Oyunlar)

Ben ölüyorum: görmüyor musunuz? (Tutunamayanlar)

İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık. Ben kendimi tanımakla ilgiliyim. (Tehlikeli Oyunlar)

Görünüşüme bakma, içim öldü artık. (Korkuyu Beklerken)

Beni anlamıyorlardı. Zararı yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı. (Korkuyu Beklerken)

İnsan kendini anlatmaktan bıkıyormuş. (Tehlikeli Oyunlar)

Zaten kaç kişi kaldık şurada: Bakın insanlık da öldü… (Tehlikeli Oyunlar)

Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel bir itina isteyen varlıklardır. (Tutunamayanlar)

Ben seni görür görmez anlamıştım: bütün kaygısız görünüşünün altında, duygulu, içine kapanık bir insan olduğunu. (Tutunamayanlar)

Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin! Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. (Tutunamayanlar)

Kusursuz olmak Allah’a mahsus. (Tutunamayanlar)

Bütün çirkinlikleri açıkça gördüğüm için hayattan tiksiniyordum. (Tutunamayanlar)

Bu kalbin, birini sevmeye ihtiyacı vardı. Ve sen bunu anlamadın. (Tehlikeli Oyunlar)

Beklenen geç geliyor; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor. (Tehlikeli Oyunlar)

Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla… (Tehlikeli Oyunlar)

Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler. (Tutunamayanlar)

Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum. (Tehlikeli Oyunlar)

Ben de büyük meseleler yüzünden harcamış olmak isterdim hayatımı. Küçük dertler yüzünden yıpranıp gitmek istemezdim. (Oyunlarla Yaşayanlar)

İnsan, bir yere saplandığı sırada kendini nasıl idare eder acaba? (Tehlikeli Oyunlar)

Bu mektubu iyi oku. Bir gün olur, belki hepsini anlarsın. (Tehlikeli Oyunlar)

İçimde yaşama arzusu kalmadığı için iyileşmiyorum herhalde. (Tutunamayanlar)

Matematik öğretilemezdi. Bu, bir kabiliyet meselesiydi. (Tehlikeli Oyunlar)

Herkesin istediği gibi yaşadığı uzak bir ülkenin özlemini duyuyorum. (Tutunamayanlar)

Anlatamadığım bir ‘şey’ yüzünden kimseyi suçlayamam. (Tutunamayanlar)

Allahın belası bir mutluluk gelsin dünyaya. (Tutunamayanlar)

Ne olacak anlayacaksın da? Daha mı iyi yaşayacaksın? (Tehlikeli Oyunlar)

Yeter ki konuşmasını bilsin insan… (Tehlikeli Oyunlar)

Şimdi beni de garip, bakışlarla süzenler var. Ben onlara aldırmıyorum. İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık. Ben kendimi tanımakla ilgiliyim. (Tehlikeli Oyunlar)

Neden bana yaşamasını öğretmediler? … İnsanların en verimli olduğu çağda tükendim. Her anı, ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çabuk yoruldum. Bana müsaade. (Tutunamayanlar)

Sonum geldi. Artık kadınlar da espri yapabiliyor. (Tutunamayanlar)

Her anı, ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çabuk yoruldum. (Tutunamayanlar)

İçimin yeni heyecanlar için dolduğunu hissetmiyorum. Fakat, bilmeden yeni yaşantılara hazırlıyorum kendimi. İçimde bir Selim ölürken kalan bütün gücüyle yeni bir Selim yaratıyor. (Tutunamayanlar)

Her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin? Bir gün öncesine korkak bir bezirgânlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz? Yoksa yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız? (Tutunamayanlar)

İki satır öğrendin diye herkesi cahil mi sanıyorsun? (Tutunamayanlar)

Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli. (Tutunamayanlar)

Yazık; insanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor. (Tutunamayanlar)

Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor. (Tehlikeli Oyunlar)

Bizde, herkese yetecek kadar utanç var. (Tehlikeli Oyunlar)

Biz ziyan olmuş bir nesle mensubuz. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)

Evet, insanlık artık aramızda yok. (Tehlikeli Oyunlar)

Ve memleketin haline öyle üzülmeye başlarsın ki üzülmekten başka bir şey yapmaya gücün kalmaz. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)

Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün. (Tutunamayanlar)

Hayatımın, başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım. (Tutunamayanlar)

Kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat Abi,sanki hepsi benim için yazılmış! (Tutunamayanlar)

İnsanın geçmişinden kaçabilmesi için, kendinden kaçabilmesi gerekiyor. (Eylembilim)

Zaten kaç kişi kaldık şurada: Bakın insanlık da öldü. (Tehlikeli Oyunlar)

Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşamadığı için büyümedi hiç… (Tehlikeli Oyunlar)

Hafiftim, güzeldim, rüya gibiydim; bakmasını bilmedi. (Tutunamayanlar)

Beklenen geç geliyor; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor. (Tehlikeli Oyunlar)

Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh’un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız… (Tehlikeli Oyunlar)

Ne-var-ne yok-iyilik-sağlık oynuyorum her gün. (Oyunlarla Yaşayanlar)

Ne-var-ne yok-iyilik- sağlık oynuyorum her gün. (Tutunamayanlar)

İşi öylesine şakaya getiririm ki , gerçeğin anlamı kalmaz. (Tehlikeli Oyunlar)

Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye. (Tutunamayanlar)

İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde, sanki her şey başka türlü olabilirdi. (Tehlikeli Oyunlar)

Bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiğimi bir türlü kavrayamadım. (Tehlikeli Oyunlar)

İnsan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. Fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor. (Tehlikeli Oyunlar)

Eğer birimizin bir kıymeti varsa o da diğerinin ona verdiği değerdir… Aşk muhakkak ki derin bir dostlukla başlar. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)

Çok uzun konuşmalıyım biliyorsun, ben susunca gidersin biliyorum. (Tehlikeli Oyunlar)

Hiçbir şeye gerektiğinden fazla önem vermemeli; gerekeni öğrendik, bu kadarı yeter bize. (Tutunamayanlar)

Birlikte hiç resim çektirmemiştik. Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense; bir türlü olmadı. Bir koşuşma, durmadan bir şeylerle uğraşma… Neden koşuyorduk, acelemiz neydi? (Korkuyu Beklerken)

Başkalarını mühim bulmayanlar, bir gün kendilerini de mühim bulmayanlarla karşılaşacaklardır; fakat bu hakikat, onların mühim bulmamış olduklarının mühim olduğu manasına da gelmez. (Tehlikeli Oyunlar)


Oğuz Atay Sözleri ve Alıntıları
Özlü Sözler
Oğuz Atay (12 Ekim 1934, İnebolu, Kastamonu – 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk roman, öykü ve oyun yazarı.

Yorum Yaz