Özlü Sözler

Jean-Paul Sartre Sözleri

Jean-Paul Sartre Sözleri

Jean-Paul Sartre Sözleri ve Alıntıları

Her şeyi ciddiye alıyordum; sanki ölümsüzmüşüm gibi. (Duvar)

Seninle benim aramda bir duvar var. Seni görüyorum, seninle konuşuyorum, ama sen öte yandasın. (Duvar)

Eğer varlığımı kendi egemenliğim altına alamazsam, yaşamak çok anlamsız bir şey olur. (Akıl Çağı)

Deli oluyorum, diye söylendi, ben bir edebiyatçıyım, beni gebertmek için matematik okutuyorlar. (Duvar)

İnsanın gözlerinin olması her şey demek değildir ,onları kullanmasını bilmek gerekir. (Sözcükler)

Düşüncelerimi, onları anlamayan insanlara göstermeye ihtiyacım yok! (Duvar)

Ölülerden beni ayıran tek nokta bu idi. Ben hâlâ beni düşündüğünüzü düşünebiliyordum. (Kirli Eller)

Off! Şimdi yıldızlara ve gökyüzüne baktığına eminim, bir sigara yakar, dışarıdadır. (Duvar)

Ama siz de ötekiler gibisiniz, siz de duvarsınız, taş bir duvar. Hemen yargılarsınız hemen, sormadan, anlamaya çalışmadan. (Yaşanmayan Zaman)

Acıyorum size ve de kendi kötü mizacımı sizin yüce mutluluğunuzdan daha değerli buluyorum. (Baudelaire)

Beni kendi yasalarıyla yargılıyorlar, ben kendi yasalarımı kabul ediyorum yalnızca. (Yaşanmayan Zaman)

Kendisi istemedi mi insanoğlu zorla mutlu edilemez ki. (Duvar)

‘Bir an bakıyorum, yanımdasın’, dedi. ‘Benim yanımda olmaktan hoşlandığını sanıyorum. Sonra bir de bakıyorum, yoksun… Gitmişsin. Nereye gittiğini anlayamıyorum.’ (Akıl Çağı)

İki kişiden biri daima öbüründen yaşlı olur. (Akıl Çağı)

Dermanı, derdinden daha beterdi. (Sözcükler)

Kendimi en çok, seni gördüğüm zaman bulabiliyorum. Sanırsın ki, sende kendimden bir şeyler biriktirmişim. (Akıl Çağı)

Hepiniz birbirinize benzersiniz. Ah, siz aydınlar; her şey yıkılıyor, herkes kaçıp gidiyor, silahlar neredeyse kendi kendine patlayacak ve siz durmuş sakin ve telaşsız inanmaya hakkınız olduğunu iddia ediyorsunuz. (Akıl Çağı)

Ben ne başkalarına acıyabilirdim, ne kendime. (Duvar)

Nedense bugün canım eski günlere ait bir şeyler görmek istedi. Henüz seninle tanışmadığımız, daha sağlam, sağlıklı olduğum günlerde nasılmışım, görmek istedim. (Akıl Çağı)

İnsanın kendisinden, bir başkasıymıș gibi nefret edebilmesi ne tuhaf. (Akıl Çağı)

Bazen kendimi bulmakta zorluk çekiyorum. (Akıl Çağı)

İnsanoğlunun yok olup gittiği gerçekten doğru mu? (Duvar)

Ama sen anlat, ben anlamaya hazırım. (Akıl Çağı)

Eskiden günleri sırtımda taşıyor, yolun bir yakasından öbür yakasına ben geçiriyordum, şimdi, şimdi günler beni sırtlanıyor. Beni günler taşıyor artık. (Yaşanmayan Zaman)

Tıpkı güzelliğine benzer bir zekası vardı: uçucu, yakalanmaz bir zeka. (Akıl Çağı)

Belki şu anda yalan söylemiyorsun ama senin yaşamın, baştan sona yalan üzerine kurulu. (Akıl Çağı)

Gidenlerin, gitmelerini haklı gösterecek bir neden bulmaları şart! (Yaşanmayan Zaman)

Bin dereden su getirmeye ne lüzum var? (Akıl Çağı)

Gidelim buralardan, öğretmen, anlamıyor musun, başkalarının sıcağında çürüyoruz. (Sinekler)

Ben esir bölgelerinde en önde yer alan ve kimseyle kıyaslanamayan kişiydim; ama yaygın kurallara baş eğdirildiğimde en arka sıraya düşüyordum. (Sözcükler)

Kimsenin beni sevemeyeceği kadar çirkin miyim? (Yaşanmayan Zaman)

Sevmiyeceğim seni: çünkü çok iyi tanıyorum. (Gizli Oturum)

Seni yiyip bitiren bunalım, benim de içimi kemirmeye­cek mi? (Sinekler)

En sonunda size küseceğim. Beni çok ihmal ediyorsunuz. (Akıl Çağı)

Yalnızdı. korkunç bir sessizliğin ortasında, özgür ve yalnız, yardımsız ve mazeretsiz, bir daha dönmemecesine karar vermeye mahkûm, her zaman için özgür kalmaya mahkum. (Akıl Çağı)

İşin kötü yanı, büyüklerin de rol yaptıklarından şüphelenmemdi. Bana yönelttikleri sözcükler, bonbon şekeri gibiydi ama aralarında bambaşka bir tonla konuşuyorlardı. (Sözcükler)

Yok, bu hikayede aksayan bir şey vardı, bu hayal yerine oturmuyordu, budalaca, sersemce bir şeydi bu, aklın alamayacağı bir şey. (Akıl Çağı)

Kendimden başka kimseyle görülecek hesabım yok. (Yaşanmayan Zaman)

Ölüler ve diriler, birbirine karışmıştı. (İş İşten Geçti)

Bana bakıyorsun ve bütün umutlar kaçıyor, uzaklaşıyor: Kendi kendimden kaça kaça yorgun düştüm. (Yaşanmayan Zaman)

Bu başlangıcımdı benim. Kaçıyordum, dış güçler kaçışımı ve beni şekillendirmişlerdi. (Sözcükler)

Ancak ondan gizleyebildiğim şeyler tümüyle benim olabilir. (Akıl Çağı)

Zaman, kesin ve geri dönülmez sıçramalarla akıp gidiyordu. (Akıl Çağı)

İnsan her yere kendisiyle birlikte gider. (Yaşanmayan Zaman)

Her zaman her şeye hayır demekten hoşlanıyorum ve yaşanabilir bir dünya kurulmasından korkuyorum çünkü orada evet demekten ve başkaları gibi hareket etmekten gayrı yapacak bir işim olmayacak diyebilirim. (Akıl Çağı)

Beni piç gibi ortada bırakıyorsun öyle mi? Sen olmayınca ne halt ederim ben? (Yaşanmayan Zaman)

İnsan, uğurunda ölümü göze alabileceği bir şey bulmadığı müddetce, insan değildir. (Akıl Çağı)

Şurada, bir sandalyenin üzerinde, gırtlağıma kadar kendi yaşamıma gömülmüş oturuyor ve hiçbir şeye inanmıyorum. (Akıl Çağı)

Hayatta yapılacak o kadar çok hata varki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok. (Sartre Sartre’ı Anlatıyor)

Bütün prensipleri reddetmek de bir prensiptir. (Akıl Çağı)

Olumsuz gururu ve her şeyi reddeden bencilliği, varlığını yiyip bitiriyordu. (Sözcükler)

Kendinizi aratmayı bilin… (Varlığınız fark yaratsın.) (Sözcükler)

Zaten ölmese de insan otuzundan sonra gerçekten yaşamıyor ki. (Akıl Çağı)

Ve sessiz sedasız, konuşmadan düşünürdü; bu, tatlı bir güven duygusu, hafiften bir okşayıştı. (Akıl Çağı)

Çaresiz, geri dönülmez bir şey yapabilmek için neleri feda etmem gerek, bilmiyorum. (Akıl Çağı)


Bulantı Adlı Eserinden Jean-Paul Sartre Sözleri ve Alıntıları

Yalnızdım, ama bir kente yürüyen ordu gibiydim.

Bir şeyler başlıyor bitmek için.

İki kent arasındayım, biri bilmiyor beni, öteki de tanımıyor.

Geleceği görüyorum. Şurada, sokakta işte, şimdiden biraz daha solgun.

Kendimi eskisi gibi hissedemiyorum, öylesine -unutulmuşum.

Birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister… Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister. Düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu.

Sevilmek istemiyorlar, alışık değiller buna.

Hayatım her bakımdan önemsiz mutluluklara yöneliyordu. Kimi zaman ne idüğü belirsiz işaretler gönderiyordu, kimi zaman da sonuçsuz bir vızıltıdan başka bir şey duyulmuyordu.

Bütün açık gözle rüya görenler gibi, hayal kırıklığı ile hakikati birbirine karıştırmıştım.

İnsanın gizlisi saklısı olurmuş, ruh hali değişirmiş, bazı duygular anlatılmazmış.

Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimde; dokunmuyorum, bırakıyorum gitsin.

Sözcükler kaybolmuş ve onlarla birlikte nesnelerin anlamları, kullanılış biçimleri ve insanların üzerlerine çizdikleri belli belirsiz işaretler de kaybolmuştu.

Söylenen doğruysa yolculuklar en iyi okuldur.

Hayatım, beni gerçekten kaygılandırmaya başlamıştı. Yoksa sadece dış görünüş müydüm ben?

Rahat bir gece, tek bir gece geçirebilsem, başıma gelenlerin hepsini unutacağım.

Düşünceler, her şeyden daha tatsız. Uzanıp dururlar, bitmez tükenmezler ve insanın ağzında acayip bir tat bırakırlar. Sonra, düşüncelerin içinde kelimeler var; tamamlanmamış kelimeler, eksik kalmış cümleler… Durmadan geri gelirler.

Kendi geçmişimin benden kaçtığının çok uzun zamandan beri farkındaydım.

Ölüydüm, ama farkında değildim bunun.

Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.

Ben geçmişimi nerede saklayacağım?

Her anıma, bütün varlığımla sarılırım: Yerine başkasının konulamayacağını, biricik olduğunu bilirim fakat onu yitip gitmekten alıkoymak için bir şey de yapamam.

Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız, onu koyacak bir eviniz olmalı.

Düşünmek istemiyorum, düşünmek istemediğimi düşünüyorum; düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek.

Bir ara, “İnsanları sevecek miyim yoksa?” diye düşündüm…

Ben daha çok… bana verilmiş, hem de bir hiç için verilmiş hayatın karşısında şaşırmış haldeyim.

Daima yalnızsınız; bir kitap alıp okuyorsunuz.

Canlı değil fakat büsbütün ölü de sayılmaz.


Jean-Paul Sartre Sözleri ve Alıntıları
Özlü Sözler
Jean-Paul Sartre (d. 21 Haziran 1905, Paris, Fransa – ö. 15 Nisan 1980, Paris, Fransa), Fransız yazar ve düşünür.

Yorum Yaz